star warsBu yazıda bahsi geçen hayal kırıklıkları, filmin çekildiği dönem düşünüldüğünde bir ihtimal hayal kırıklığı olarak kabul edilmeyebilir. Yine de insan şunu düşünmeden edemiyor: bundan 45 sene önce bir insan uzayda farklı türlerin yaşamını, onlar arasındaki savaşı, uzay gemilerini, farklı gezegenleri hayal edebiliyorsa, bu kadar basit bir olayı nasıl oluyor da atlıyor ya da gözden kaçırıyor.

Luke’un isyancılara dahil olması bir tesadüften ibaret olmamalıydı. En azından bu tesadüflerin oluşmasında Güç’ün bir etkisi olduğunu az da olsa hissedebilseydik.

Luke’un bir Jedi olması biraz daha zorlu olmalıydı, bir anda karşımıza ben bir Jedi’m diye çıkmamalıydı. Bir Skywalker olarak Güç’ün Luke ve ailesi üzerinde çok büyük etkisi olduğunu biliyoruz ancak yine de Jedi olma aşamaları biraz daha inandırıcı ve dikkat çekici olmalı sadece sözle geçiştirilmemeli.

Darth Vader iyi tarafa geçmemeliydi. Kötünün içindeki iyiliği keşfedip iyilerin tarafına geçmesi İsyancıların ideolojisinin başarısına düşürülmüş bir gölge oldu. Darth Vader kötü tarafta kalıp kötü olarak ölmeliydi.

İmparator gibi tüm gezegenlere hükmetmeyi başarmış bir karakter yüksekten düşerek ölmemeliydi. Daha görkemli bir ölümü hak ediyordu. Darth Vader tarafından değil, Luke tarafından öldürülmeli ya da isyancıların saldırısı sonucu ölmeliydi.

Han Solo’nun imparatorluk askerini sırtından dürterek kandırdığı sahne kesinlikle olmamalıydı. Düşmanın zeka olarak isyancılardan zayıf olduğunu göstermek, isyancıların başarısını gölgeleyen başka bir unsurdu bence. Kendinden zayıf olanı yenmek zaten kolaydır. Önemli olan güçlü olana karşı kazanılan zaferdir.

Luke ve Leia’nı kardeş olduklarını şıp diye öğrenmemeliydik. Sanki Luke saklaması gereken bir sırrı bir anda ağzından kaçırıvermiş gibi oldu. Bu kadar büyük gerçekler bu kadar önemsiz anlatılınca, olayın tüm büyüsü kaçıp gitti.

Han Solo’nun ergen tripleri ve Leia’nın her ortama uyum sağlaması olmasaydı, eksikliğini hiç hissetmezdik.